içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Havza’dan İstanbul’a: Bir Milletin Kaderini Çizen İki Dönüm Noktası
Tarih, sadece zaferlerle dolu bir hatıra defteri değil; aynı zamanda derslerle dolu bir rehberdir. Her milletin tarihinde bazı anlar vardır ki, o anlar sadece zamanın değil, kaderin de kırıldığı yerlerdir. Bizim tarihimizde bu kırılma noktalarından ikisi; biri kılıçla, diğeri kalemle yazılmıştır: 1453 İstanbul’un Fethi ve 1919 Havza Genelgesi. İstanbul’un fethi, şüphesiz bir çağın kapanışı ve yenisinin doğuşudur. 29 Mayıs 1453 sabahı, genç bir padişahın hayali, bin yıllık surları yıkarak gerçeğe dönüştü. Ancak fethedilen sadece bir şehir değildi. O gün, korkunun zincirleri kırıldı, medeniyetin yönü değişti. Fatih Sultan Mehmet’in dehasıyla İstanbul, Türk-İslam dünyasının kalbi haline gelirken, aynı zamanda kültür, bilim ve hoşgörünün de merkezi oldu. Aradan tam 466 yıl geçti. İstanbul artık bir imparatorluğun başkenti değil, işgal altındaki bir başkentti. Umutsuzluk, Anadolu'nun üzerine kara bir sis gibi çökmüştü. Ancak bu kez Samsun’dan bir başka ışık yükseldi. Mustafa Kemal Paşa, vatanın kaderini yeniden yazmak için Anadolu’ya adım atmıştı. Ve o adımın ardından gelen ilk güçlü ses, Havza Genelgesi oldu. 28 Mayıs 1919’da yayımlanan bu genelge, halkı işgallere karşı protestoya çağırıyordu. Görünürde bir bildiri, gerçekte ise bir milletin yeniden dirilişinin ilk işaretiydi. Havza’da atılan bu adım, Anadolu’nun kalbindeki umudu canlandırdı ve Kurtuluş Savaşı'nın zeminini hazırladı. Fatih İstanbul’u alarak bir imparatorluk kurmuştu; Mustafa Kemal ise Havza’dan yola çıkarak bir Cumhuriyet doğurdu. Bu iki olay, birbirinden asırlarca uzak görünse de, aslında aynı ruhun eseridir. Biri surları yıkarak özgürlüğe kapı açtı, diğeri halkı uyandırarak bağımsızlık mücadelesini başlattı. Tarihin bu iki altın sayfası, bize şunu hatırlatıyor: Büyük değişimler, ya bir kale önünde ya da bir küçük Anadolu kasabasında başlar; ama yankısı tüm dünyaya ulaşır. Bugün, geçmişin bu iki kutup yıldızına bakarak şunu sormalıyız kendimize: Geleceğin Havza’sını nerede yazacağız? Yeni fetihlerimiz hangi inançla mümkün olacak? Çünkü tarih, sadece dünü anlamak için değil, yarını inşa etmek için vardır.
Bu yazı 90 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum